CAHİLİYE TOPLUMUNDA DUA ANLAYIŞI

Allah’tan başkalarını ilah edinenler, yani müşrikler de zaman zaman Allah’a dua ederler. Ancak müşriklerin duası, müminlerin duasından çok farklıdır. Müşrikler sadece darda kaldıkları durumlarda Allah’a muhtaç olduklarını hatırlar ve sadece bu tür durumlardan kurtulmak için dua ederler.

Oysa insanın hayatında Allah’a muhtaç olmadığı tek bir an bile yoktur. İşte müşrik ile müminin dualarındaki fark burada ortaya çıkar. Müminler her zaman ve her durumda Allah’a yönelirler. Mümin dua etmek için kendisine bir sıkıntı dokunmasını beklemez. Allah’a her an yakınlaşma ihtiyacı içinde olduğundan dua eder.

Müşrik karakterinin en belirgin özelliği ise, Allah’a karşı son derece nankör ve ikiyüzlü olmasıdır. Kendisi sıkıntıdayken herşeyi bir kenara bırakarak Allah’a dua eder. Sıkıntısı geçince de sanki dua eden kendisi değilmiş gibi Allah’ı unutur. Çünkü olayların büyük bölümünün Allah’tan başka varlıkların kontrolünde gerçekleştiğini sanmaktadır. Dünyadaki herşeyin aslında Allah’ın iradesiyle gerçekleştiğini bilmemektedir. Bu sığ görüşlülüğü sebebiyle, kendince bel bağladığı tüm ümitlerin zaten Allah’ın kontrolünde olduğunu hesap edemez.

Okumaya devam et

KURAN’DA PEYGAMBER DUALARI

Kuran’da bahsi geçen peygamberlerin her biri, belli özellikleri ile dikkati çeken kavimlere gönderilmişlerdir. Bu kavimler, daha önce kendilerine gelen elçileri yalanlamış, azgınlaşmış ve aşırılığa gitgide daha fazla yönelmiş topluluklardı. Peygamberlerin görevi ise dini tanımayan veya tanıdığı halde inkara yönelen bu topluluklara hak dini tanıtmak, onları Allah’a çağırmak ve ahirete yöneltmekti.

Bu ise son derece zor bir işti. Tek başına bir insan, insanların çoğunun kendisine karşı çıkıp tepki göstereceğini bile bile, o ana kadar hiç duyulmamış veya duyulduğu halde kabul edilmemiş hak dini insanlara tanıtmak üzere görevlendiriliyordu. Üstelik bu görev, sahip olduklarını ve hatta hayatını tehlikeye sokuyordu. İnsanlar, sırf Allah’a çağırdığı için kendisinden nefret edebilir, hatta kendisini öldürmeye yeltenebilirlerdi. Kendisine eziyet edebilir, inanmış gibi görünüp hainlik yapabilirlerdi. Peygamberin çevresindeki hiç kimse, hatta ailesi bile kendisine inanmayabilirdi. Sorumluluğu ise Allah’a karşıydı. Bu, mutlaka yerine getirilmesi gereken, kapsamı ve önemi oldukça büyük olan bir sorumluluktu. İnsanların dini öğrenip öğrenmemeleri ve öğrendikleri ile cenneti hak edip etmemeleri peygamberin üzerindeki bir yükümlülük değildi. Onun tek vazifesi dini tebliğ etmekti. Okumaya devam et